PANİK ATAK VE PANİK BOZUKLUKLAR
Panik atak , beklenmedik bir zamanda ortaya çıkan kalp çarpıntısı, terleme, baş dönmesi, titreme , nefes darlığı, göğüs ağrısı, bulantı ya da karın ağrısı, uyuşma, çıldırma ve ölüm korkusu gibi dakikalar içinde doruğa ulaşan , sakinken ya da kaygılı bir anda gerçekleşen yoğun bir korku, içsel sıkıntının bastırdığı durumdur. Panik bozukluklar ise , yineleyen beklenmedik panik ataklar ile birlikte ataklardan sonra en az 1 ay süreyle başka panik ataklarının olacağı ve bunların olası sonuçları ile ilgili olarak sürekli kaygılanma (beklenti anksiyetesi) ve panik atak geçirmekten kaçınmak için planlanmış davranış değişiklikleri ile giden bozukluktur. Panik atak, kişinin bir olayı , ruh halini ya da doğal-normal bir bedensel duyumunu felaketleştirerek yanlış yorumlanmasıyla başlar. Panik atan geçiren kişinin panik hastalığına sahip olabilmesi için , beklenti anksiyetisinin ve kaçınma davranışlarının olması gerekir.
Beklenti Anksiyetesi gelişiyor:
Ataklar tekrarlamaya devam ettikçe, hasta, ataklar arasındaki dönemde; gergin, huzursuz ve endişeli bir şekilde her an yeni bir Panik atağının geleceğini beklemeye başlar. Bu endişeli bekleyişe “beklenti anksiyetesi” adı verilir. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı daha çok artırır. Ataklar sıklaştıkça, kalp krizi geçirip ölme, felç olma ya da kontrolünü kaybedip çıldırma korkuları pekişir.
Yoğun ve Sürekli Üzüntü:
Hastalar, evde kimsenin olmadığı bir zamanda kalp krizi geçirmekten ve hastaneye ulaşamadan ölmekten ya da kontrolünü kaybederek çıldırıp intihar etmekten , kendisine ya da yakınlarına bıçak ve bu gibi bir şeyle zarar vermekten, başkalarının bulunduğu ortamlarda çılgınca ve garip davranışlarda bulunarak rezil olmaktan şiddetle korkarlar. Bu düşüncelerin sürekli aklına gelmesinden dolayı da yoğun bir üzüntü duyarlar.
Davranışlar Değişiyor:
Bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında geçekleşeceğine inandıkları “felaketler”e karşı bazı önlemler almaya ve kimi davranışlarını değiştirmeye başlarlar. Ataklara neden olabileceğini düşündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden vazgeçerler. Ataklara karşı evden çıkarken alkol/madde/ilaç kullanırlar. Ataklar sırasında olabileceklere karşı önlem alırlar. Örneğin atak sırasında kontrolünü kaybederek çocuklarına zarar vereceğine inanan hastaların önlem olarak evdeki bütün bıçakları kilit altında tuttukları, çocuklarıyla yalnız kalmamaya çalıştıkları; atak sırasında fenalaşarak kendini yitireceğinden ya da bayılacağından korkan bayan hastaların sokağa çıkmak zorunda oldukları zaman, bayılıp yere düştüklerinde bacakları görülmesin diye pantolon giydikleri, baygınken çalınır diye takılarını yanına almadıkları , onu baygın bulanların yardımcı olabilmesi için üzerinde evinin, eşinin/ailesinin adresini, telefon numarasını hatta tıbbi yardım için ulaşabilmek üzere doktorunun kartvizitini üzerlerinde taşıdıkları görülmüştür. Bu hastalar gerektiğinde acil yardımı çabuk alabilmek için ;bütün günlerini hastane bahçesinde geçirmeyi ya da güzergahlarını muayenehane, eczane ve acil servis bulunan yerlerden seçmeyi tercih ederler.
Panik Atağın nedenlerine baktığımızda; çok spesifik bir neden göremiyoruz. Bazıları sebepsiz olarak da başlayabilir, ama yapılan araştırmalara göre; stresli yaşam olayları bireylerin direnme gücünü azaltıyor ve böyle bir dönemde de hastalığın ortaya çıkması kolaylaşıyor. Bunun yanında ailesel yatkınlık da göz ardı edilemez. Günlük hayatımızda, yaşadığımız bazı stresli durumlar sonrasında ortaya çıkan çarpıntı, nefes darlığı, göğüste baskı vb. fizyolojik belirtiler birey tarafından "ölüyorum , kalp krizi geçiriyorum , felç oluyorum" gibi yanlış düşünceler ve yorumlarla atakların şiddetini arttırarak bu hastalığın oluşmasına neden oluyorlar. Hastalığın fizyolojisine bakarsak; beynimizde nöron adı verilen sinir hücrelerinden salgılanan, heyecan ve duygusal yaşantılarımızı düzene sokan bir takım beyin hormonlarının düzensiz çalışmasıyla panik bozukluğun oluştuğunu görüyoruz.
PANİK BOZUKLUĞUNUN TEDAVİSİ MÜMKÜN MÜDÜR?
Panik Bozukluğu, tedavisi mümkün bir hastalıktır. Her panik hastası kendisini dünyada tek zanneder, oysa şöyle bir genele baktığımızda, hastalığın hayat boyu görülme yaygınlığının 1.5 - 3 arasında değişmekte olduğunu, hastaların 75 inin kadınlardan oluştuğunu, kadınlarda, 2.1 , erkeklerde 0.6 oranında görüldüğünü ve insanların 1/10 unun hayatları boyunca en azından bir defa panik atak geçirdiğini ve bu atakların hemen hemen 1/6 sının panik bozukluğa dönüştüğünü gözlemleyebiliriz.
Panik atak tedavisi olan bir hastalıktır. İlaç tedavisi - psikoterapi (özellikle bilişsel-davranışçı yöntemler) - nefes egzersizleri - gevşeme teknikleri bu hastalığın tedavisinde kullanılan bir yığın iyileştirme metotlarından sadece bir kısmıdır.
Ve son olarak unutulmaması gereken bir kaç notum var sizlere iletmek istediğim; Panik bozukluk asla ölüme ya da çıldırmaya ya da başka bir organik hastalığa sebep olabilecek bir rahatsızlık değildir. Doktorunuz tavsiyesi dışında asla ilaç vb. maddeler kullanmayın. İlaçlarınızı doktorunuzun önerdiği şekilde kullanın ve kendisi kesmeden siz ilaçlarınızı kesmeyin.
Sevgiler.
Psikolog Merve Demir