İnsan ve kainat
Yusuf Keskin
İNSAN kâinatın en karmaşık varlığı etten ve kemikten yaratıldı. Yaratılış itibariyle haysiyet ve şeref kazanan insan iyilik ve kötülüğü içinde barındırdı. Kendi varlığımızı hiçbir zaman çözemedik. Mutlak yokluktan mutlak varlığa giden insan sadece bir yolcuydu. Ve insanın arayışı hiçbir zaman bitmeyecekti.
ALLAH kâinatı yaratmak istediğinde esir maddesinden yaratmıştır. Esir maddesi mutlak yokluğu mutlak varlığa dönüştürmüştür. Varlık enerjiden peyda olurken bilim bigbang teorisinden bahseder.
Mutlak sıfır noktasından 14 milyar yıl önce büyük bir patlama sonucu saçılan atom altı parçacıklar foton (ışık), bozon, mezon, fermiyum, baryon ve graviton gibi kuarklar mutlak enerji ile saçılmış ve kâinatı oluşturmuştur. KÂİNAT Kütle çekim, Zayıf Çekirdek, Elektromanyetik ve Şiddetli Çekirdek gibi kuvvetlerin etkisiyle protonlar nötronlar ve atomlar oluşmuştu.
Nükleer fisyon ve füzyon tepkimeleriyle hidrojen ve helyum atımları ağır atom çekirdeklerini oluşturdu. İlk yıldız çekirdekleri ve gezegenler oluştu.
Yani insan milyarlarca yıllık tüm elementleri ve yıldız çekirdeklerinin izlerini içinde barındıran kainatın bir küçük modeli olan mükemmel varlık ortaya çıktı.
İşte insanın hikayesi böyle başladı ….
BENLİK DÜŞÜNEBİLME VE İDRAK
Benlik yani ene insanlığın idrak kapasitesidir. Kendi öz farkındalığına sahip olmak insan olmanın temelidir. İnsan düşünebilen düşündüğünü yorumlayabilen konuşabilen ve duygulara sahip olabilen bir varlıktır. Duygu dünyasının derinliği hem kendini sorgular hem kâinatı anlamaya çalışır. İnsan sormaya hep devam eder ve bu sorgulama hiçbir zaman son bulmaz. İnsan bir yolcudur ve yolu mutlak varlığa doğru devam eder.
Tarih boyunca gökyüzünü gözlemlemiş mağara duvarlarına çizmekle yazı yazmaya başlamıştır. Yeryüzüne inen dinler insan sorgulayıcılığına yol göstermiştir. Eski ahit yeni ahit antik yunan filozofları budizim hinduizim ve en sonunda KUR-AN insanlara mutlak yol gösterici olmuştur. Felsefe kendinden bilimi doğurmuştur. Doğru soruları sorabilme yeteneği doğru cevapları da kendiliğinden getirmiştir. Zamanla doğan etik tüm semavi dinlerde ve tüm ilahi metaforlarda çalmayı insan öldürmeyi zarar vermeyi zina etmeyi günah saymıştır. İnsan sürekli doğru yolu arayıp durmuştur. Ve insan yeryüzünde 50 bin yıldır kendi benliğinin farkında olarak yaşıyor. Otoriteler kuruyor teknolojiler geliştiriyor ve felsefe ile ilgileniyor.
Düşünceleri yaşamlarını şekillendiriyorken değişmeyen tek şey insanın yolculuğu oluyor. Doğrularına kıstaslar ararken savaşlar veriyor medeniyetler kuruyor ve yeryüzünü şekillendiriyor insanoğlu. İnandığı değerler uğruna bazen bir otorite etrafında toplanıyor ve sorgulama yetisini her zaman kendisi kullanmıyor. Doğru ve yanlış yetisini otoriteye bırakıyor insanoğlu. Buda insan sosyolojisinden toplum sosyolojisine bir basamak doğuruyor.
Verdiği savaşlarda öldürürken ölebiliyor ve tarih boyunca kendinden olmayanı anlamakta hep güçlük çekti insanoğlu. Her daim mutlak doğruyu aramıyor kendi çıkarları doğrultusunda insan ve toplum hareket ettiği zaman kötülüğü yaymaktan geri durmuyor. İnsan muhakeme yeteneğini kaybettiği yâda basireti bağlandığı zaman asla yanlışlara sapmaktan kendini alamıyor. İnsanlık tarihi boyunca her doğru ve her yanlış bir sonraki doğru ve yanlışı getirdi.
Toplumlar medeniyetler inşa edildi ve medeniyetler yıkıldı. İnsanoğlu her devirde kendi canavarını inşa etmekten geridurmadı. Ve binlerce yılın sonunda 3. Milenyumda bugünkü medeniyetleri inşa etti.