- Haberler
- Ağrı Haberleri
- KESK Heyeti 30 Kasım Mitingine Davet için Ağrı'da
KESK Heyeti 30 Kasım Mitingine Davet için Ağrı'da
KESK, 30 Kasım’da Ankara’da düzenleyeceği miting için Ağrı'dan davet çağrısı yaptı.
Yapılan basın açıklaması şu şekilde;
"İşsizliğin, yoksulluğun, güvencesizliğin tüm toplumu sardığı koşullarda önemli bir sürece, bütçe sürecine girmiş bulunuyoruz.
Orta Vadeli Programın (OVP) 4 Eylül 2024 tarihli ResmîGazetede yayımlanması ile bütçe süreci başladı. Bütçe yasa tasarısının da 17-18 Ekim gibi parlamentoya sunulması bekleniyor.
Hepimiz biliyoruz ki, bütçeler sadece birtakım rakamlara, bilançolara cetvellere yer verilen metinler değildir. Bütçeler bir ülkede kaynakların, gelirlerin kimlerden toplandığını ve söz konusu gelir ve kaynakların kimler için kullanılacağını gösteren belgelerdir.
Ödediğimiz vergilerden, aldığımız maaşlara-ücretlere, sosyal haklarımızdan yararlanacağımız kamu hizmetlerine kadar hayatımızın hemen her alanı bütçe ile belirlenmektedir. Dolayısıyla herhangi bir ülkedeki mevcut sistemin kimden veya kimlerden yana olduğunu anlamanın en kolay yolu bütçesine bakmaktır.
Kaynaklar, gelirler kimlerden toplanıyor, kimlerin faydası için kullanılıyor? Temel soru budur.
Bu açıdan bakıldığında ülkeyi yönetenlerin yıllardır yaptıkları birbirinin kopyası bütçeler ile tercihlerini hep patronlardan, zenginlerden, sermayeden yana kullandıkları ortadadır. Buna karşın söz konusu bütçelerde kaybeden hep halkın ezici çoğunluğunu oluşturanlar, alın teri ile geçim savaşı verenler olmuştur.
Çünkü bugüne kadar yapılan bütçelerde:
• Halkın, emekçiler olarak bizlerin bütçe hakkı yok sayılmıştır. Yani bütçe yapım süreçlerinde emekçilerin, halkın, onların temsilcileri olan sendikaların, konfederasyonların, meslek odalarının, birliklerin talepleri hiç dikkate alınmamıştır. Kamu gider ve gelirlerinin belirlenmesinde bizlere hiçbir söz hakkı tanınmamıştır. Halk adına bütçeyi denetlemekle görevli Sayıştay’ın yetkileri dahi kuşa çevrilmiştir.
Vergi adaletsizliği gittikçe derinleştirilmiştir. Hem dolaylı hem dolaysız tüm vergilerin yükü biz bordroluların omuzlarına yıkılmıştır.
• Üstelik bizden toplanan vergiler ne insanca yaşamaya yetecek bir ücret ne de “yol, su, elektrik” olarak bize dönmüştür. Bütçeden başta eğitim ve sağlık hizmetleri olmak üzere kamu hizmetlerine, yatırımlarına ayrılan pay gittikçe azaltılmıştır.
• Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme göz ardı edilmiştir. Yıllardır şiddete, güvencesiz istihdama maruz bırakılan kadınlar bütçede de yok sayılmıştır.
• Hem ücretlerimizden hem de tüketimimizden kesilen vergiler patronlara, “muafiyet”, “istisna”, “teşvik”, “vergi indirimi”, “vergi affı” olarak aktarılmıştır.
• Vergilerimiz, faize, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine, müşteri garantili şehir hastanelerine, yol, köprü, havaalanı, tünel inşaatı müteahhitlerine, “beşli çeteye”, sermayeye gitmiştir. Halkın itibarı ayaklar altına alınırken vergilerimiz sarayın mutfak harcamalarına, yüzlerce araçlık koruma konvoylarına, nereye, kime harcandığını bilmediğimiz örtülü ödeneklere gitmiştir.
• Savunma ve güvenlik adı altında yapılan harcamalar gittikçe şişirilmiştir. Kutuplaştırıcı, çatıştırmacı politikalarla, insan haklarının yok sayıldığı adaletsiz uygulamalarla hepimizin gelecek kaygısı büyütülmüştür.
Kısacası bugüne kadar yapılan bütçelerde aslan payı hep sermayeye, patronlara, savunma ve güvenlik adı altında silah sanayisine, çatışma ve savaşa ayrılmıştır.
Sonuçta emeği ile geçim mücadelesi veren tüm kesimlerin payına yoksullaşma, işsizlik, güvencesizlik ve gelir dağılımı adaletsizliği düşmüştür.
• KDV ve harçlar fahiş oranda arttırılmış bütçenin yükü yine emekçilere, halka yıkılmıştır.
• “Tasarruf” adı altında servis, nöbet ücreti, mesai ücreti gibi kazanılmış haklarımız ortadan kaldırılmıştır. Kamu lojmanlarının ve sosyal tesislerinin ücretleri “ekonomiye kazandırma” adı altında arttırılmıştır. Birçoğu da satılmıştır.
• Kamuda işe, göreve alımlar sadece emekli olanların ve hayatını kaybedenlerin sayısı ile sınırlanmıştır. Kamu emekçileri sefalet düzeyine inen aylıklar nedeni ile emekli olamadığı için kamunun kapıları gençlere kapatılmıştır.
• Bugün “Tasarruf” adı altında kamunun elindeki iş makinaları satılmakta, çalışanların en çok ihtiyacı olan kamu kreşleri dahi “Maliyeti yüksek” denilerek kapatılmaktadır.
• Okullarda İşgücüne Uyum Programı (İYUP) adı altında haftanın sadece üç günü, günlük net 565 TL ücretle geçici temizlik görevlisi çalıştırılmasına geçilmiştir. Ancak kimse bu paraya evinden dahi çıkamadığı için okullar adeta çöplüğe çevrilmiştir.
Buna rağmen iktidar son OVP ile kamusal emeklilik ve sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcı emeklilik ile tasfiye edilip kıdem tazminatının ortadan kaldırılmasından emeklilik yaşının yükseltilmesine, “yeni nesil çalışma biçimleri” adı altında esnek-güvencesiz istihdamın yaygınlaştırılmasından ücret ve maaşların gerçekleşen değil, hedeflenen düşük enflasyon rakamlarına göre arttırılmasına kadar bir dizi saldırı ile elimizde kalan son haklara da göz koymaktadır.
İktidar son olarak 3 gün önce TBMM’ye sunduğu yasa teklifi ile Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na kaynak aktarmak adına yeni bir soyguna daha hazırlanmaktadır.
Buna göre:
• Vergi beyannamelerinden gümrük idarelerine, sosyal güvenlik kurumlarına tapu ve kadastro işlemleri, taşınmaz alım satımlara kadar her işlem için ikinci bir damağa vergisi alınması,
• Tapu ve kadastro işlemlerinden, taşınmaz satışlarında alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı 750 TL, diğer işlemlerde adına işlem yapılandan 375 TL,
• Limiti 100 bin Türk lirası ve üzerinde olan kredi kartlarının hamillerinden her bir kart başına yıllık 750 TL,
• Tüm noterlik işlemlerden, ayrıca taşınmaz satışlarında tapuda alınan bedel kadar,
• Sıfır araçların tescil işlemlerinde 3.000 TL, ikinci el araçların her çeşit satış ve devirlerinde 1.500 TL gibi bir çok işlemden vergi alınması hedeflenmektedir.
Kısacası yıllardır Filistin halkının yaşadığı acılar üzerinden sadece hamaset nutukları atmakla yetinen, İsrail ile askeri ve ticari ilişkilerini sürdürmek için her türlü yola başvuran iktidar hayat pahalılığı ve işsizlikle savaşmak yerine suni bir savaş tehdidi yaratmıştır.
Türkiye’de başta emekliler, asgari ücretliler, işsizler olmak üzere 70 milyon yurttaş yoksulluk sınırı altında, 30 milyon yurttaş ise açlık sınırının altında bir gelirle yaşam savaşı vermektedir.
Değerli Basın Emekçileri,
Tüm bunlara rağmen ıstakoz yedikleri masalardan, meclis bahçesindeki kebap partilerinden, mangalda sucuk partilerinden fotoğraf paylaşanlar hiç utanmadan yoksullaştırdıkları milyonlara hala “kemer sıkın” demektedir.
Oysa emekçilerin, emeğin, yoksullaştırılmış halkın gittikçe kararan tablosu emekten, halktan yana bir bütçeyi yakıcı bir ihtiyaç haline getirmiştir.
Bizler emekten- halktan yana bir bütçe için:
• Öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını, halkın, emekçilerin bütçe süreçlerine etkin katılımının sağlanmasını istiyoruz.
• Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını, piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz.
• Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini, kadınların güvenceli istihdamının arttırılmasını, kadınları şiddetten koruyacak kamusal hizmetlerin genişletilmesini istiyoruz.
• Vergide ve ücretlerde adalet istiyoruz. Bunun için; tükettiğimiz her şeyden alınan KDV, ÖTV gibi tüm dolaylı vergilerin düşürülmesini,
• Gelir vergisi birinci dilim oranının %15 ten %10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini,
• Kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını,
• Vergilerimizin, ülkenin kaynaklarının güvenlikçi politikalara, silahlanmaya değil; istihdamın, üretimi arttırılması, yoksulluğun ve işsizliğin önlenmesi, adaletin, barışın ve demokrasinin tesis edilmesi için kullanılmasını istiyoruz.
• Maaşlarımızdaki kayıpların karşılanmasını; en düşük kamu emekçisi maaşının kira, aile, yakacak yardımları ile yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını istiyoruz.
• Sözleşmeli, taşeron, ücretli, vekil gibi hür türlü güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm kamu emekçilerinin güvenceli-kadrolu istihdam edilmesini istiyoruz.
Değerli Basın Emekçileri,
Bu kapsamda KESK olarak “Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz!“ şiarı ile tüm yurtta işyerlerinde, kent meydanlarında olacağız.
Kamu emekçisinden işçisine, asgari ücretlisinden emeklisine, çiftçisinden kadınlarına, gençlerine kadar halkın ezici çoğunluğunun haklarına yönelik saldırı dalgasına karşı birleşik ve ortak bir mücadeleyi örmek için çaba sarf etmeye devam edeceğiz.
30 Kasım 2024 tarihinde Ankara’da gerçekleştireceğimiz Merkezi Miting ile emeğin kürsüsünü kuracağız.
Buradan sizin aracılığınızla “bu düzene itirazım var” diyen tüm emekçilere, vatandaşlara seslenerek sözlerimizi tamamlamak istiyoruz.
Hepimiz biliyoruz ki yüzünü sermayeye sırtını emekçilere dönen bu düzen kendiliğinden değişmeyecektir.
Emeğimizi hedef alan saldırıların dalga kıranı bizleriz. Emeği, alın teri ile geçinenler, ezilenler olarak dünyanın en büyük çok sesli korosu bizleriz.
Tarihin sayfaları omuz omuza verdiğimizde karşımızdakileri kumdan kalelere dönüştürdüğümüz örneklerle doludur.
Gelin; insanca yaşamaya yetecek bir ücret, adil bir vergi sistemi, halk için emek için bütçe, güvenceli iş, güvenli gelecek için omuz omuza verelim."