Erzincan'ın manevi meknlarından Terzibaba havadan görüntülendi
Korona virüs salgınıyla mücadele kapsamında tam kapanma uygulamasının geçtiğimiz 17 Mayıs'ta sona ermesinin ardından, Erzincan'ın manevi meknlarından olan Terzibaba'ya ziyaret akınları yeniden başladı. Terzibaba türbesi ve mezarlığı drone ile havadan görüntülendi.
Erzincan'ın manevi meknlarından Terzibaba havadan görüntülendi. Geçmiş yıllarda yangın sonucu harap olan ve 1980'li yıllarda betonarme olarak tekrardan yapılan türbe ve mezarlık, Osmanlı mimarisi özelliği olan kesme taştan inşa edildi. Türbe ve mezarlık halk tarafından sıkça ziyaret ediliyor.
Terzibaba Derneği Başkanı Murat Uslu, Hicri 1195'li yıllarda dünyaya gelen Terzibaba'nın hayatına dair bilgileri paylaştı.
'Hayyat Vehbi, Erzincanlı Terzibaba'
Terzibaba Hazretleri, Anadolu'da yetişen büyük velilerdendir. Hicri 1195 (m.1780) yılında, bazı kaynaklara göre Erzurum'da bazılarına göre de Erzincan'da doğmuştur. Adı, Muhammed Vehbi'dir. "Hayyat Vehbi" olarak şöhret bulmuştur. 1264 (m.1847) yılında Erzincan'da vefat etmiş, dergahının bulunduğu yere defnedilmiştir. Bugün bu yer, "Terzibaba Mezarlığı" diye anılmakta ve türbe mezarlığın ortasında bulunmaktadır. Terzibaba, temel din bilgilerini tahsil ettikten sonra, anne ve babasının isteği üzerine, bir sanat sahibi olmak için terzilik öğrenmeye başladı. Terzibaba diye meşhur olması buradan gelmektedir. Dünyaya hiç önem vermezdi. Ahirete meyli ise çok fazla idi. Mesleği ile meşgul olurken ibadetini terk etmez, nefsinin isteklerini yerine getirmeme hususunda azami gayret gösterirdi. Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretleri'nin halifelerinden Şeyh Abdullah Mekki Efendi Hazretleri ile görüştü ve ona talebe oldu. Bundan sonra Terzi Baba'nın manevi mertebesi günden güne ilerledi. Sulukünü tamamlayıp Abdullah Mekki Hazretleri'nden hilafet aldı. Abdullah Mekki Efendi Hazretleri ile tanışmaları şöyle oldu: Terzi Baba, hem dikiş diker, hem de dili ve kalbi ile Allah Teala'yı zikrederdi. Dükkanında dikiş dikerken, her iğneyi kumaşa geçirip çıkarışta İsm-i Celal'i anar "Allah" derdi. Halim, selim ve alçak gönüllü bir zat idi. Kimsenin halini bilmesini istemezdi. Fakirleri çok sever ve bu sevgisini açıkça belli ederdi. Bir gün Erzincan'a seyyah fakirlerden birisi geldi. Üzerinde bulunan palto çok eski olduğu gibi, ele alınamayacak kadar da kirli idi. Bu zat paltosunu diktirmek için şehirde bulunan terzileri tek tek gezdi. Fakat başvurduğu terziler onu dikmek şöyle dursun, el sürmekten bile çekindiler. Terziler o fakir zata alay yollu: "Şurada Terzibaba var. Ona götür, o diker" dediler. Zavallı fakir zat Terzibaba'yı buldu. İsteğini anlattı. Terzibaba'dan red yerine hüsn-ü kabul gördü. Terzi Baba ona: "Paltoyu bırak, inşaallah yarın hazırlarım" dedi. Terzi Baba paltoyu alıp önce güzelce yıkadı, kuruttu ve sonra da dikti. Ertesi gün de fakire elbisesini teslim etti. Bütün bu yaptıklarının karşılığında ücret almadı. O fakir zat, paltosunu temizlenmiş ve dikilmiş olarak görünce çok sevindi. Bu sırada Terzi Baba'ya bakıp, Yüce Allah'ın sevdiklerinin sohbetine kavuşması için kalben dua etti. O günlerde Mevlana Hallid-i Bağdadi Hazretleri, halifelerinden Abdullah Mekkî Efendi Hazretleri de önce Erzurum'a uğramış, sonra Erzincan tarafına yönelmişti. Erzincan'a yaklaşınca, yanındaki arkadaşlarına: "Hocamızın bize tarif eylediği memleket, Allah bilir ya burası olsa gerek. Burada bir zatın bizde emaneti vardır" demişti. Abdullah Mekki Efendi Hazretleri Erzincan'ı şereflendirince, insanlar akın akın ziyaretine geldiler. Gelenler arasında Terzibaba da vardı. Abdullah Mekki Efendi Hazretleri, ilk defa gördüğü Terzibaba girince ayağa kalktı. Davet edip yanında yer verdi. Hiç kimseye göstermediği iltifatı Terzi Baba'ya gösterdi. "Mevlana Halid Bağdadi Hazretleri'nden biz de bir emanet var. O emanete seni müstahak gördüm. Bu emanet sana çok menfaat sağlar. Kabul edersen sana teslim edeyim" dedi. Terzibaba da: "Siz bilirsiniz efendim. Maddî menfaatse, dünya için eyvallah demem" cevabını verdi. Abdullah Mekki Efendi Hazretleri bu cevabı alınca: "Oğlum, sen bulacağını buldun. Teslim edeceğim emanet seni dünya sevgisinden kurtarmaktan başka bir şey değildir" buyurarak Terzibaba'ya himmetle nazar edip, emaneti tevdi etti. Şah-ı Nakşibend Bahaeddin Buhari Hazretleri'nin yolunda terbiye edip kemale ermesini sağladı. Terzibaba'nın durumu çevreye kısa zamanda yayıldı ve insanlar ziyaretine akın edip gelmeye başladılar. Ancak çok geçmeden bozguncular tayfası da harekete geçti. Onun ümmî olup okur yazar olmadığını bahane ederek ve birtakım isnadlarda bulunarak şehrin müftisine şikayette bulundular. Müfti Efendi onu Sıfat-ı Ztiyye ve Sıfat-ı Sübûtiyye bahislerinden imtihan etti. Terzibaba gerçeği ortaya çıkarmak için soruya şöyle cevap verdi: "Yüce Allah'ın bu şehirde yaşayanlara göre yedi, diğer beldelere göre sekiz Sıfat-ı Sübûtiyyesi vardır. Bu beldeye göre Yüce Allah'ın Subûti Sıfatları şunlardır: İlim, Semi', Basar, İrade, Hayat, Kelam ve Tekvin. Bu şehre göre Yüce Allah'ın kudret sıfatı yoktur. Çünkü bu şehrin insanları Yüce Allah'ın Kudret sıfatını inkar etmektedirler. Bu şehrin insanları O'nun kudret sıfatına inansalardı, Yüce Allah'ın bir ümmî kulunda, insanlara doğru yolu gösterme kabiliyetini yaratmaya kadirdir, derlerdi." cevabını verir vermez orada bulunanlar, Terzi Baba'nın Ledün ilmine sahip kmil bir zat olduğuna ikna olup, ellerine kapanarak af dilediler. Ona gereken ikram ve hürmeti göstermeye başladılar. Terzibaba'nın yetiştirdiği halifeler arasında Hafız Rüştü Efendi, Hacı Mustafa Fehmi ve Leblebici Baba önemli yer işgal ederler. Yunus Emre tarzında ilahileri de bulunan Terzi baba'nın "Mifthu'l-Kenz" isimli bir eseri bulunmaktadır.